Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan, Çin’le kurulan ortaklığın, ABD ile ortaklık anlaşması aleyhinde olmadığını belirtti.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Suudi Arabistan’a düzenlediği ve tüm dünyada merakla izlenen resmi ziyareti kapsamında Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’la bir araya gelmiş, Çin-Arap Ülkeleri Zirvesi’ne katılmıştı. Şi, ziirvede Mısır, Filistin, Ürdün ve Tunus liderleriyle de bir araya gelmiş, Suudi Arabistan ile Çinli şirketler çeşitli alanlarda 34 yatırım anlaşmasına imza atmıştı.
Bin Ferhan, Çin-Arap Ülkeleri Zirvesi’nin ardından basın toplantısı düzenledi. Suudi Arabistan’ın, ABD pahasına Çin’le ortaklık anlaşması yapması ihtimaline ilişkin soruyu cevaplayan Bin Ferhan, Riyad yönetiminin tek bir yoldan gitmediğini, ülkesinin kapasitesine inandığını ve herkesle işbirliğine açık olmaları gerektiğini söyledi.
Çin’le işbirliğinin, kalkınma için zorunlu olduğunu ifade eden Bin Ferhan, “Bu, ABD ve dünyanın diğer ekonomi ülkeleriyle işbirliği için çaba sarf etmediğimiz anlamına gelmez. Biz, iki taraf arasında seçim yapmak durumunda olmaya ya da kutuplaşmaya inanmıyoruz. Suudi Arabistan-Çin stratejik ortaklığının, umut verici unsurları var. Ayrıca ABD, Hindistan, Japonya, Fransa ve İngiltere gibi diğer ülkelerle de stratejik bir ortaklığımız var” dedi.
Şi’nin ziyareti sırasında Suudi Arabistan ve Çin kapsamlı stratejik ortaklık anlaşması da imzalamıştı. Zirvenin sonlanmasıyla yayımlanan Riyad Bildirisi’ne göre, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’nin desteklenmesi, taraflar arasında ortaklığın pekiştirilmesi ve bir sonraki zirvenin Pekin’de düzenlenmesi kararları alınmıştı.
ÇİN-ABD REKABETİNDE YENİ DÖNEM
Dünyanın en büyük iki ekonomisi olan ABD ve Çin arasında artan rekabet, küresel enerji kaynaklarının büyük bölümünü barındıran Orta Doğu bölgesini yeni bir etki mücadelesinin sahnesi haline getiriyor. Washington’ın Çin’i “uzun vadeli en önemli tehdit” olarak nitelediği ve küresel stratejisinde ağırlığını Asya-Pasifik bölgesine kaydırdığı bir dönemde, Pekin yönetimi de ABD’nin uzun yıllar bölgesel gelişmeleri biçimlendiren aktör olduğu Orta Doğu coğrafyasında etkisini artırma arayışında.
Washington ve Riyad arasındaki ilişkiler, gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi ve Suudi Arabistan’ın insan hakları sicili nedeniyle halihazırda sorunlu haldeyken, Ukrayna-Rusya Savaşı’nın ardından petrol üretiminin azaltılmasına ilişkin tartışmayla yeniden gerilimli bir seyre girmiş durumda.
ABD Başkanı Joe Biden’ın bu yılın başında Riyad’a yaptığı ziyaret, ilişkilerde beklenen olumlu havayı sağlayamazken, iki ülke, Suudi Arabistan ve Rusya öncülüğündeki “OPEC +” ülkelerinin 5 Kasım’da petrol üretimini azaltma kararı alması nedeniyle ihtilafa düşmüştü.
ÇİN BOŞLUĞU DOLDURUR MU?
Çin’in, ABD’nin ilgisinin Orta Doğu’dan kayması ve bölgesel aktörlerin Washington’ın politikalarına açık direnciyle ortaya çıkan ekonomik ve siyasi güç boşluğunu doldurmaya aday bir aktör olup olmadığı tartışılıyor. Son yıllarda Kuşak ve Yol Girişi kapsamında bölgede 200’den fazla enerji ve altyapı projesi yürüten Pekin’in, bölgenin kaynaklarına ilgisi artmış durumda.
Enerji ihtiyaçlarının yüzde 70’ini ithalat yoluyla karşılayan Çin, Orta Doğu petrolünün en önemli alıcısı konumunda. Çin, geçen yıl bölgenin en büyük petrol üreticisi Suudi Arabistan’ın ihraç ettiği ham petrolün yüzde 27’sini tek başına satın aldı. Çin ile Suudi Arabistan, petrol ticareti ödemelerinin yuan ile yapılması için de görüşmeler yürütüyor. Bunun hayata geçirilmesi ABD dolarının enerji anlaşmalarında kullanılan temel para birimi rolünü sarsabilir.
Çin Devlet Başkanı Şi, 2016’da Riyad’ı ziyaret etmiş, 2019’da da Veliaht Prens Muhammed Bin Selman ile Pekin’de görüşmüştü. (SOZCU.COM.TR/AA)